MSA kurucusu Sayın Mehmet Aksel'in, MSA kuruluşundan itibaren girişimcilere Gıda Güvenliği ve Beslenme eğitimleri veren Sayın Ferhunde Atalar'dan da söz ettiği, MSA'yı tanıtan güzel bir röportaj.
Yumurta Mehmet'in Müthiş Aşçılık Okulu
Adı Mehmet Aksel. Takıntılı bir tip. Ama mükemmeliyetçi. Bir şeyi
yapıyorsa
siz artık emin olabilirsiniz, iyi yapacaktır. Ve çok konuşacaktır.
Konuşmak
onun için önemli, yanında biri konuştu mu ve o konuşmanın içinde
etkilenebileceği, yapabileceği bir şeyler varsa hemen kolları sıvıyor,
yapıyor.
Rahmetli Tuğrul Şavkay, "Burası çok güzel cafe olur" demiş, deyiş o
deyiş, üç gün sonra, orası cafe olmuş! Yanında son konuşulan iş, yemek
okulu
olmuş ki... Şu anda Mehmet Aksel, Türkiye'de Zanussi Mutfak Sanatları
Atölyesi
adında bir okulun sahibi. Orada da mükemmeliyetçiliğini konuşturmuş.
İlginç
dersler, süper hocalar. Bir fırsatını bulsam ben de yazılsam o kurslara
diye
baktığım türden. Sizi bu yakışıklı adamla tanıştırmak istedim...
Aşçılık okulu açma fikri aklınıza nereden geldi?
- Ben bir işi yarım yapamam... Ta en başından alacağım, önce size
kendimi
anlatacağım. Benim nasıl bir adam olduğumu bilirseniz, burada ne yapmaya
çalıştığım daha iyi anlarsınız: Benim babaannem de ata binerdi, Melahat
Aksel
Müthiş!
- 82 yaşında öldü. 81'indeyken "Sana ne yaşımdan! Bu atı
yetiştireceğim" dedi ve gitti bir tay satın aldı. Deli dolu bir kadındı.
Lakabı da, "Atçı Melahat." Latife Hanım'ın erkek kardeşiyle
evliydi...
Latife Hanım ha! İlkokulda, "Latife Hanım, Atatürk'ün eşidir" diye
öğretilirken, "O bizim halamız!" diye hava atıyor muydunuz?
- Yok canım. Ayıp! Bu tür görgüsüzlükler yapmamaya çalışırdım. Babaannem
hep
bizi iyi yetiştirmeye çalıştı. Adabıyla yemek yemeyi öğretmek için
kamçısı ile
başımda dururdu. Hem ciddi hem komik bir kadındı. Kitap koyardı
kollarımızın
altına, kaldırmayalım diye. "Çatal, bıçak böyle tutulur. Kadınların
kapısı
mutlaka açılır. Asansörden de öyle ok gibi çıkılmaz. Erkek dediğin kibar
ve
centilmen olmalı..." derdi...
Güzelmiş bunlar...
- Biz aile boyu atçıyızdır. Babaannemden sonra babam, sonra ben... Milli
takıma
girdim, üst üste Türkiye Şampiyonluklarım oldu. Sonra Balkan
Şampiyonası'na
girdim, sonuncu oldum...
Hayırdır inşallah!
- Hakan Şükür gibi, burada kralız, yurt dışında esamemiz okunmuyor! Çok
çalışıyorum ama yine de olmuyor. Babama dedim ki, "Bu iş böyle
olmayacak.
En iyisi ben yurt dışında bu işin inceliklerini öğreneyim, oradan bir at
alıp
geleyim." Gerçekten de öyle yaptım ve ertesi sene çok çalışıp Balkan
Şampiyonu oldum...
Bu anlattıklarınızdan benim sizin kişiliğinize dair bir sonuç mu
çıkarmam
gerekiyor?
- Galiba... Ben bir hedef adamıyım diyebilirim. Kafama koyup
yapıyorum...
Kaç sene at bindiniz?
- Hálá biniyorum. At öyle bir şey, çıkmaz benim hayatımdan. Üstelik
şimdi 16
aylık kızımı da bindiriyorum. Ama 92'ye kadar profesyoneldim. Arada
Amerika'ya
gittim, üniversite okudum, döndüğümde bizim "Atçı Melahat" artık
yoktu, babaannemi kaybetmiştik. Onun Yapı Kredi Plaza'nın yanında bir
yeri
vardı, orada araba satmaya başladım. Bir gün galerideyim, Ali Ersin
geldi,
"Ya yumurta ya" dedi...
Pardon...?
- Lakabım "Yumurta Mehmet" benim. Atın üzerinde yumurta gibi
dururdum, ondan. "Ya yumurta ya" dedi, "Benim co-pilot'um olsana..."
Bana böyle şeyler söylememek gerekiyor, çünkü ciddiye alırım. Aldım.
Co-pilotluktan, pilotluğa geçtim. İngiltere'de yarıştım, Türkiye'de
yarıştım.
Sonra kendi arabamı aldım. Alır almaz, Finlandiya'da buz üstünde araba
kullanma, İngiltere'de asfalt üzerinde araba kullanma, Fransa'da toprak
üzerinde araba kullanma kurslarına yazıldım. Takıntılıyım ben, bir iş
yapıyorsam ucundan tutamıyorum, bünyeme aykırı. 5-6 sene Shell'le
yarıştım.
Sonra 95'te çok büyük bir kaza geçirdim. 3 gün komada kaldım. Kafatasım
kırıldı, bizim otomobil işi yarım kaldı.
İyi güzel de, yemek işine nereden sardırdınız?
- O babaannemden kalan yer var ya, hani otomobil satıyordum, bir gün
oraya
rahmetli Tuğrul Şavkay geldi. Birbirimizi görür görmez sevdik. Dedi ki,
"Burası ne kadar güzel bir restoran olur, farkında mısın..."
Yanlış! Sizin yanınızda böyle şeyler söylememek gerekiyor...
- Doğru! Ertesi günü balyozu indirdim. Bay bay araba galerisi, hoş
geldin Cafe
Turc. Rahmetli Tuğrul Abi'yle ortaktık. Önce bir cafe'yle başladık,
sonra işi
büyüttük, iyi paralar kazandık. Cafe Turc'ler o yılların en popüler
mekanlarıydı. Sonra devrettim. 98'de Belçika'ya at bakmaya gitmişim,
yanımda
yine bir arkadaşım var, Brasserie George'dayız, şahane bir restoran,
"Yumurta..." dedi arkadaşım, "Şöyle bir yer açsan da, gözümüz
gönlümüz açılsa, midemiz bayram etse..."
Bak şimdi, Yumurta'ya söylenecek şey mi bu!
- Aynen. O seyahat zehir oldu, atı-matı da unuttum. Karar verdim ben de
öyle
bir yer açacaktım. Tabii önce dersimi iyi çalışmam gerekiyor. Taktım
koluma
fotoğraf makinesini bütün Avrupa'daki brassöri, cafe ve restoranları tek
tek
dolaştım. Avrupayı dolaştım. Nişantaşı'nda D'oeuf'ü açtım. Ama bir şeyi
hesaba
katmamıştım...
Neyi?
- Bizde Konsept Mühendisliği diye bir ders var. Şunu öğretiyoruz:
"Homoseksüel değilsen, gay bar açmayacaksın!" Benimki de o hesap.
Gece 11'de yatağa giren adamım, kalkıp bar-restoran açıyorum. Olacak iş
değil
yani. İyi paralar kazandım ama o iş bana göre değildi. Köşebaşı'na
devrettim...
Ben sizi gayet iyi anladım. Ne yaparsa iyi yapmaya çalışan bir adam.
Biraz
kafadan çatlak, biraz fazla konuşkan ama son derece iyi niyetli. Şimdi
gelelim
buraya... Burası nedir?
- Profesyonel ve amatör bir aşçılık okulu.
Türkiye'de başka bir örneği var mı?
- Böylesi yok. Dünyada bile sayılı...
Eminim siz burayı da açmadan, kolunuzda fotoğraf makinesi, dünyanın
bütün
aşçılık okullarını gezmişsinizdir...
- Elbette. Aksi mümkün mü? Yine düştüm tabii yollara.
İyi ama neden bir aşçılık okulu açmaya karar verdiniz?
- İşsiz kalma ihtimali olmayan 2 meslek grubu varmış dünyada: Hosteslik
ve
aşçılık. İnsanlar sonsuza kadar uçmaya ve yemek yemeye devam edecek.
Özellikle
aşçılık, son yıllarda müthiş yükselen bir meslek. Tüm dünyada yemek
kitaplarında, yemek programlarında bir patlama söz konusu. Demek ki, bu
alanda
bize ekmek var!
Benim gibi yemek yapmayı seven ama çok da iyi beceremeyen biri gelip
burada
yemek yapmayı öğrenebilir mi?
- Evet ama biz esas olarak hobi okulu değiliz. Biz burada insanları 5 ay
sonra
meslek sahibi yapıyoruz...
Burada eğitim almayı tercih edenler kimler?
- Her tür insan geliyor. Çokuluslu şirketlerin ürün geliştirme müdürleri
de,
cafe sahipleri de, meslek edinmek isteyen gençler de, yaşlılar da.
Burada
Türkiye'nin en iyi isimleri ders veriyor. Mesela Türk Mutfağı dersi
Yahya
Erdoğan'dan. Yahya Erdoğan, Profesyonel Aşçılar Derneği Başkanı. Türkiye
adına
dünyaya resmi olarak yemek yapan adam. Düşünsenize, ondan ders
alıyorlar...
Başka neler var?
- Bir dolu ders var. Mutfak Ekipmanı Malzemesi Seçimi mesela. Böyle bir
ders
var ve Electrolux'ün Genel Müdürü veriyor. Servis Standartları dersini
Mövenpick Oteli'nin Servis Müdürü veriyor. Hijyen
ve Bakteroloji dersi Ferhunde Atalar'dan. Sonra Konsept
Mühendisliği, Proje
ve Dekorasyon Bilgisi. Mustafa Toner, iki ortağıyla geldi, proje ve
dekorasyon
dersinden sonra beni yanaklarımdan öptü, "Ben bile bilmediğim birkaç şey
gördüm bu derste, teşekkür ederim" dedi. Ben koskoca mimar Mustafa
Toner'e
bile mimari açıdan yararlanabileceği birkaç şey bulduysam ve 3.5 ay
retoran işletmeciliği
kursuna devam ettirebildiysem ne mutlu bana.
Bugüne kadar kaç mezun verdiniz?
- 500'ün üstünde.
Şahaneymiş. İnsanlar gelip kaydolacaklar ve bu hizmetlerden
faydalanacaklar
öyle mi?
- Öyle ama... Okulumuz da bir taraftan ağzına kadar dolu... Eylül ayına
kadar
yer yok...
BU OKULDA NELER VAR
YİYECEK İÇECEK İŞLETMECİLİĞİ: Eğitim süresi 3.5 ay. Fiyatı 2.5
milyar.
Cafe'niz var diyelim ve zarar ediyorsunuz. Neyi yanlış yaptığınızı
görebiliyorsunuz. Ya da bir cafe açmak istiyorsunuz ama işe nereden
başlayacağınızı bilmiyorsunuz, buyrun bizim derslere...
TEMEL AŞÇILIK EĞİTİMİ: Eğitim süresi 5 ay. Fiyatı 6.5 milyar.
Gerçek ve
çok iyi bir aşçı oluyorsunuz. Sonra sizi staja gönderiyoruz. Ve bir işe
bile
yerleştirebiliyoruz.
TEMEL PASTACILIK EĞİTİMİ: Eğitim süresi 4.5 ay. Fiyatı 6.5
milyar. Pasta
ve ekmekçi yetiştiriyoruz. Dolce, Butterfly, Sanem Betil gibi butik
pastane
açabiliyorsunuz.
BARMEN EĞİTİMİ: Junior, senior ve master barmen yetiştiriyoruz.
Psikologlar, müşteri psikolojisi ve bar ahlakı üzerine dersler veriyor.
Mimarlar, bar mimarisi anlatıyor...
SOFRA ADABI VE AĞIRLAMA SANATI DERSLERİ: Misafir etmenin ve
edilmenin
inceliklerini "Cumhurbaşkanlığı Protokolü" seviyesinde gösteriyoruz.
PUROYU, VİSKİYİ, ŞARABI ANLAMA DERSLERİ: Bu tür derslerimiz de
var. İşi
uzmanlardan öğreniyorsunuz.
YİYECEK VE İÇECEK FOTOĞRAFÇILIĞI: Bu da yükselen bir meslek. Yine
konunun uzmanları tarafından öğretiliyor.